Hormon Üreten Bezler
Hormonların Üretim Yerleri

Hormonlar hipotalamus, hipofiz, tiroid, pineal bez, pankreas, sürrenal (böbreküstü) bezi, yumurtalık ve testislerde yapılır ve salgılanır. Bunlara esas endokrin bezler denir. Ancak hormonlar bu bezlerden başka beyinde, bağırsaklarda, yağ dokusunda, böbrekte ve plasentadan da salgılanır. Beyinden salgılanan hormonlara nörosteroid, bağırsaktan salgılananlara bağırsak hormonları, yağ hücresinden salgılananlara adipokinin denir.  

Hormon üretildiği hücreden etki edeceği dokuya (hedef dokuya) taşınması gerekir. 

Hormonların adlandırılması genellikle ilk bulundukları dokuya veya major etkilerine göre yapılmıştır. Ancak, günümüzde aynı hormonun farklı dokularda da üretildiği bilinmektedir. 

Beyinde serebellum ve pineal bezden salgılanan nörosteroid denen hormonların beyindeki purkinje hücrelerini etkileyerek önemli görev yaptığı ortaya konmuştur.  Beyinde kolesterolden sentez edilen bu hormonlara nörosteroid  hormonlar denir. Bebeğin gelişimi sırasında beyincikteki purkinje hücrelerinden östrojen ve progesteron salgılanmaktadır. Beyincikte ayrıca allopregnenolone  isimli bir progesteron metaboliti de sentez edilmektedir. Pineal bezden salgılanan allopregnenalone purkinje hücrelerine etki ederek  onların yaşamasını sağlar. 

Yağ dokusundan ise leptin ve lipokin adı verilen hormonlar salgılanır. Yağ dokusu bir endokrin bez gibi hormonlar salgılar. Yağın fazlası da çok azı da o yüzden zararlıdır. Çok az yağ olması (lipodistrofi) leptin hormon salınımını bozarak adetlerin kesilmesine neden olur. Leptin yağ hücresinden salgılanıp iştahı keser. Yağ dokusunda ayrıca testosterondan östrojen oluşur. 

Bağırsaklardaki bakteriler (mikrobiyata) da bir endokrin bez gibi çalışır. Birçok hormonun salgılanmasına aracılık eder. 

Böbreklerden ise eritropoetin gibi kan yapımını sağlayan bir hormon salgılanırken D vitamini de (kalsitriol) orada aktif hale gelir. Böbreklerden ayrıca atrial natriüretik hormon  ve renin enzimi salgılanır. Renin enzimi aldosteron salınımını düzenler. 

Kalbin sol karıncık (ventrikül) bölgesinden   kalbi koruyan  B-tipi natriüretik peptid (BNP) salınır. Bu az oranda beyinde ve atriumda da salgılanır. Bu hormonun öncü maddesi prepro-BNP  parçalanınca aktif BNP’ye ve  inaktif N-terminal proBNP’ye (NT-proBNP) oluşmaktadır.  BNP ve NT-proBNP ventriküllerin geriliminde, basıncında artış  durumunda  kalpten salgılanır. BNP’nin idrarla sodyum atılımı yapar (natriürezis) , damarları genişletir, ventrikülü genişletir, kalp kasının  sertleşmesini yani fibrozisi önler,  ve aldosteronu bloke ederek tansiyonu düşürür. Normal değerler BNP için <100 pg/ml ve NT-proBNP için <125 pg/ml (75 yaş üzerinde <450 pg/ml) olarak kabul edilebilir. BNP ve NT-proBNP   sol ventrikül büyümesi, fonksiyon bozukluğu ve kaptaki kasın beslenme bozukluğu ve kalp yetmezliği değerlendirmek için kullanılır.  Kadınlarda erkeklerden daha yüksektir. Yaşla birlikte seviyesi artar. Östrojen salınımını artırır. Hipertirpoidide yükselir. Androjenler salınımını önler. 

Klotho protein dolaşımda hormon gibi davranır. Iyon transportu , Wnt sinyal yolağı , anti-renin/anjiyotensin sistemi  üzerinde etkili olduğu, yaşlanmayı önleyici  ve anti-oksidan özellik taşır. Ayrıca böbreklerde 1α-hidroksilaz enzimini  baskılayarak böbreklerde kalsiyum metabolizmasının düzenlenmesinde  ve paratiroid bezinde  paratiroid hormon sentezinin  salgılanmasında    rol almaktadır. Kandaki soluble klotho protein düşmesi diyabetli hastalarda böbrek fonksiyonlarının bozulacağını göstrir. 

Bağırsaklardan gastrin, kolesistokinin ve sekretin hormonları salgılanarak sindirim olayına yardımcı olur. 

Plasenta gebelikte hormon salgısı yapar. Bunlar human chorionik gonadotropin (HCG), human plasental laktojen, östrojen ve progesterondur. 

Mideden salgılanan gastrin isimli hormon mideden pepsinojen denen pepsin enzimin ön maddesini  ve hidroklorik asit salgısını artırır.  Mideye gıda gelince gastrin salgısı artar. Bu salgılama düşük pH da azalır. 

Duodenum yani onikiparmak bağırsağından sekretin hormonu salgılanır. Sekretin pankreas bezinden bikarbonat salgısını artırır. Sekretin ayrıca karaciğerden safra salınımını artırır.

Kolesistokinin hormonu doudenumdan salgılanır pankreastan sindirim enzimlerinin salınmasını artırır ve ayrıca safra kesesini kasılmasını sağlayarak safra bağırsağa dökülür. Duodenuma yağ gelince bu hormon salgısı başlar. 

Gastrik inhibitör polipeptid (GIP) duodenumdan salgılanır ve mide boşalmasını geciktir. Ayrıca insülin salgısını artırır.

Motilin hormonu duodenumdan salgılanır ve bağırsak hareketini artırır. Ayrıca mideden pepsin enzim salgısını artırır. 

Hormonların Salgılanması ve Taşınması

Hormonlar salgı bezinden aktif halde veya aktif olmayan  halde salınır. Aktif olmayanlar daha sonra aktif hale gelirler. 

Hormonlar bezlerden kana salgılanır. Tiroid hormonu T4 hücrede etki etmesi için daha sonra T3 hormonuna dönüşür. 

Testosteron hormonu yine hücrede etkili olmak için daha sonra dihidrotestosteron haline gelir. 

Hormonlar kanda bazı proteinlere bağlanarak taşınır Çok azı ise serbest halde bulunur. Seks hormonları SHBG proteinine bağlanır, tiroid hormonları TBG proteinine bağlanır. 

Salgı Bezi Dışında Dokulardan Salgılanan Hormonlar

Göz de bulunan retinadaki ganglion hücreleri büyüme hormonu salgılar. Bu salgılanan büyüme hormonu retina gelişimini ve damarlanmasını sağlar. Büyüme hormonu ayrıca lenf dokusu, timüs ve dalakta ve üreme organlarında ulunur. 

Bağışıklık sistem hücreleri mesela makrofajlar  TSH–βv  isimli bir TSH hormonu salgılarlar. Bağışıklık hücrelerice salgılanan TSH  salgılanması tiroid hormonlarınca artırırlır. Oysa tiroid hormonları  hipofizden salgılannan TSH yı baskılar yani önler. 

Kemiklerde bulunan osteoblast hücreleri oksitosin salgılar. Bu kemik oksitosinin salınımı östrojen kontrolündedir. 

Bağışıklık sistem hücreleri hem hormon depolar hem de hormon salgılar. Bu hücrelerde yapılan hormonlar salgı bezlerindeki hücrelerde yapılan hormonlara benzer. Bu hormonlar POMC, , ACTH, endorfin, TSH, T3, TRH, büyüme hormonu, prolaktin, melatonin, histamin, serotonin, keteşolaminleri GnRH, hCG, renin, VİP gibi hormonlardır. Bağışıklık hücreleri hem kandan hormon alırlar hem de kendileri üretirler. 

Hormonlar Hücreye Girmek İçin Nereye Bağlanır?

Hormonların hücrede bağlandıkları yapıya ‘’reseptör’’ denir. 

Hormonların biyolojik etkileri bu reseptörlere bağlandıktan sonra oluşur. Reseptörleri kilit olarak düşünürseniz hormonlar bir anahtar olarak görev yapar ve bu kiliti açarak hücrede etkilerini gösterirler. 

Polipeptid ve protein yapılı hormonlar ile katekolaminler hücre zarında yerleşmiş reseptörlere bağlanırlar. Bu bağlanma sonrası meydana gelen uyarı hücre içi sistemlere iletilir. Steroid hormonlar (kortizol, aldosteron gibi), tiroid hormonları ve diğer bazı hormonlar ise hücre içi reseptörlere bağlanarak etki gösterirler.



×