Hormon, “uyarmak, harekete geçirmek” anlamına gelir. Hormonlar vücudumuzdaki salgı bezlerinden salgılanarak kan yoluyla diğer dokulara taşınır ve orada etkilerini gösterirler. Miktar olarak çok az salgılanmasına karşın kuvvetli etkileri vardır. Bu nedenle bir tür haberci olarak görev yaparlar. Taşındıkları hücreye nasıl davranması gerektiğini anlatırlar.
Yirmi beş yıl önce 20 kadar hormon bilinmekteyken zamanımızda 200’den fazla hormon keşfedilmiştir. Bugün artık beyin, bağırsaklar ve kalbin hormon ürettiği gösterilmiştir.
Beyinden dokulara, dokulardan beyine, organlar arasında ve dokular arasında hormon alıp vermeleri olur. Bu bir denge halinde yürür ve hormonlar birbiriyle etkileşerek ve sanki birlikte dans ederek vücudun optimal sağlık seviyesinde olmasını sağlar.
Hormonların Yarı Ömrü:
Kandaki hormonların dengesi sentez ve salınım ile parçalanması, atılması arasındaki dengeye bağlıdır. Karaciğer ve böbrek hormonları parçalar ve oluşan metabolitler idrar ve feçesle atılır. Bir hormonun yarı ömrü ve etkisi süresi hormondan hormona değişir. Örneğin LH hormonunun byolojik yarı ömrü 20 dakika iken FSH’nın 3-4 saattir. HCG hormonunun ise 24 saattir. Bir hormonun yarı ömrü veya plazmadan yarısının atılması veya aktivitesinin azalması için geçen zamandır.
Hormonların Sınıflandırılması:
A.Kimyasal Yapısına göre 3 sınıfa ayrılır: 1.Peptid Yapısında Olanlar: Bunlar aminoasitlerden zincirlerinden oluşur. İlaveten yapılarında karbonhidrat vardır. TRH, vazopressin, oksitosin, insülin, glukagon, büyüme hormonu. Protein hormonu karbonhidrata (mannoz, galaktoz, fukoz) bağlıysa buna glikoprotein hormon denir. Glikoprotein hormon olarak FSH, LH hormonlarını örnek verebiliriz. Bunlar suda erir. Yağda çözünmezler. 2.Steroid ya da Lipid veya Fosfolipid Yapısında olanlar: kolesterol veya eikosanoidlerden oluşur. Bunlar araşidonik asit, linoleik asit ve fosfolipidlerden oluşur. Steroid hormonlara örnek verecek olursak testosteron, östrojen (östradiol), kortizol, aldosteron, böyledir. Bu hormonların isimlerinin sonu ‘’-ol’’ veya ‘’-on’’ ile biter. Bunlar suda erimez. Keton ve alkol yapısındadır. Araşidonik asitten oluşan eikosanoidlere örnek ise prostaglandinlerdir. 3.Monoamin yapısında olanlar: fenilalanin, tirozin ve triptofan gibi aromatik amino asitlerden (aminlerden) oluşur. Bu hormonların isimlerinin sonu çoğunlukla ‘’-in’’ ile biter. Adrenalin, noradrenalin ve dopamin gibi kateşolaminler, serotonin ve melatonin hormonları ve tiroid hormonları tiroksin (T4) ve T3 monoamin yapısındadır.
B. Etki Yerlerine Göre: 1. Lokal etki Yapanlar: Salgılandığı yerde etki yapanlardır. Buna Parakrin etki denir. Para= yanıbaşı demektir. Testosteron böyledir. 2. Uzak yerde etki yapanlar: kana karışarak uzak dokularda etki yapanlar. Hormonların çoğu böyledir.
C.Hücrede Bağlandıkları Yere Göre: 1.Hücre içindeki reseptöre bağlanarak etki edenler. Bunlar hormon-reseptör bileşiği yapıp etki eder. Yağda eriyen hormonlar böyledir. Kanda bir proteine bağlı olarak dolaşırlar ve yarı ömürleri uzundur. Bunlar T4, T3, östrojen, progesteron, testosteron vs. 2.Hücre zarında (membranında) bulunan reseptöre bağlananlar: .Bağlanınca ikincil uyarıcı madde oluştururlar (secound Messenger) ve bunlar etkiyi gösterir. Bunlar yağda erimez ve kanda serbest halde dolaşır. Bu yüzden kısa yarı ömürlüdür (dakikalar içinde). Örneğin ACTH, FSH, LH hücrede zara bağlanıp ikincil uyarıcı cAMP yapar. Bazıları ikincil uyarıcı olarak fosfalipid, inozitol, kalsiyum kanalını uyarır.
D.Gösterdikleri Esas Etkilerine Göre hormonlar: 1.Kinetik hormonlar: pigment hareketi yapanlar, kas kasılması yapanlar, salgı bezinden salgıyı artıranlar: Epinefrin, MSH, pinealin böyledir 2.Metabolik Hormonlar: metabolizmayı değiştirenler ve metabolizma dengesini ayarlayanlar: İnsülin, glukagon, parathormon böyledir. 3.Morfojenetik Hormonlar: Büyüme ve gelişmeyi etkileyenler: Tiroid hormonları, büyüme hormonu, FSH, LH gibi
E.Endokrin Bezi Uyarma Etkisine Göre 1.Tropik Hormonlar: Bu hormonlar bir salgı bezini etkiyelerek hormon salgılatırlar. Bunlar TSH, FSH, LH, ACTH, TRH, GNRH gibi hormonlardır. 2.Tropik Olmayan Hormonlar: Bunlar etkisini endokrin olmayan dokularda gösterir. Örneğin tiroid hormonu hücrede oksijen tüketim hızını artırarak ve metabolik aktiviteyi artırarak etkisini gösterir.
Hormonların Görevleri:
A)Büyüme ve farklılaşma
Çok sayıda hormon büyüme olayında etkilidir. Büyüme hormonu ve tiroid hormonları bunların en önemlisidir. Büyüme ve gelişim için hücre ve dokuyu etkilerler.
B)Vücut dengesinin sağlanması
Tiroid hormonları çoğu dokuda bazal metabolizmanın %25’ini kontrol eder Kortizol kendisinin doğrudan etkilerinden başka birçok hormonun etkisini de kolaylaştırır Paratiroid hormonu kalsiyum ve fosfor dengesini sağlar Vazopressin vücut su dengesini sağlar Aldosteron vücut sıvı miktarı ve serum elektrolitlerini (Na ve K) kontrol ederler İnsülin açlık ve toklukta kan şekerinin normal olmasını sağlar
C)Üreme
FSH, LH, östrojen, progesteron, testosteron gibi hormonlar üreme olayında rol alır. Erkek ve kadın tipi oluşmasını sağlarlar.
D)Gıda metabolizmasında etkilidirler E)Vücut ısısını ayarlarlar F)Susama ve açlığı kontrol ederler G)Psikoloji, dikkat, bilinç durumuna etki ederler H)Bağışıklık sistemini düzenlerler İ)Hücre ölüm olayını (apoptozis) düzenlerler J)Strese cevabı ayarlarlar. K)Metabolizma hızını ayarlarlar. L)Kalp hızını, solunumu, kan basıncını ayarlarlar M)Gece uyumayı, sabah uyanmayı sağlar N)Metabolizma hızını kontrol eder O)Kemikleri sağlamlaştırır, cildi ve kasları tamir eder P)Yağ depolarını düzenler Q)Enerji seviyenizi kontrol eder R)Ağrıyı azaltır, mutlu yapar
Günlük Yaşantımızda Hormonlar
1)Kan Şekerinin Dengelenmesi Kan şekeri düşünce vücudumuz buna hormonlar yoluyla tepki vererek düzeltmeye çalışır. Açlıkta ve kan şekerinin düştüğü durumlarda pankreas bezinden salgılanan insülin hormon salınımı azalır. Buna bağlı olarak dokuların glukoz alımı azalırken karaciğerden glukoz (şeker) üretimi artar. Buna karşılık insülin karşıtı hormonlar glukagon, kortizol, büyüme hormonu artarak kan şekerini yükseltir.
2)Suyun vücuttan atılması: Vücuttan su atılması esas olarak hipofiz bezinden salgılanan vazopressin isimli hormon tarafından kontrol edilmekle beraber, kortizol ve tiroit hormonları da bu konuda etkilidir.
3)Kalsiyum dengesi: Paratiroid hormonu ve D vitamini koordineli hareket ederek kan kalsiyum dengesini sağlarlar. Paratiroid hormonu böbreklerde D vitamini sentezini artırır. D vitamini ise bağırsaklardan kalsiyum emilimini artırır, kemiklerde paratiroid hormonunun etkisini kuvvetlendirir. Kan kalsiyumunun artması ise paratiroid hormon salgılanmasını azaltır..
4)Stres durumunda hormon değişimi Vücuttaki herhangi bir stres durumunda, stresin şiddeti, akut (ani) veya kronik (devamlı-süreğen) oluşuna göre, çok sayıda hormonu harekete geçirir. Travma veya şok gibi şiddetli ani streslerde sempatik sinir sistemi aktive olarak katekolamin dediğimiz epinefrin ve norepinefrin isimli hormonlar kanda artar, kalbin pompaladığı kan miktarı çoğalır, kan basıncı ve glukoz (şeker) yapımı artar. Stres ACTH, büyüme hormonu ve kortizol hormon yapımını artırır. Artan kortizol kan basıncının devamlılığını sağlar.
5)Seks ve hormonlar Hormonlar üreme işlevini de düzenler. Üreme işlevi cinsiyetin belirlenmesi, cinsel gelişme, gebelik, süt verme, çocuk yetiştirme ve menopoz gibi değişik aşamaları kapsar. Bu aşamaların her birinde çok sayıda hormon birlikte ve düzen içinde çalışır. Hormonların üremeyle ilgili koordineli etkilerinin tipik örneği ortalama 28 günde bir yinelenen adet görme (menstruasyondur). Adet döneminin erken (folliküler) evresinde FSH ve LH isimli hormonlar yumurtalıktaki yumurtaların (folliküllerin) olgunlaşmasını uyarır. Bu durumda östrojen ve progesteron hormonları giderek artar. Gebelikte artan prolaktin memelerin süt salgılamaya hazır hale gelmesini sağlar. Oksitosin isimli hormon ise memeden süt gelmesine etkilidir.
6)Doğumda hormonların muazzam dansı Doğum olayında oksitosin, endorfin, kateşolaminler, relaksin, ve prolaktin öyle güzel ve sıralı şekilde salınır ki doğum olayı gerçekleşir.
7)Vücut Isısı ayarlanması: Sinir sistemi ve hormonlar yoluyla vücut ısısı ayarlanır. Beyinde bulunan hipotalamus bölgesi vücutta oluşan ısı değişikliklerini algılayarak ısı durumuna göre hipofiz bezini TSH hormonu salgılamasını artırıcı veya azaltıcı sinyal gönderir. Vücut ısısı artınca hipotalamus ter bezlerine ve damarlarına sinyal gönderir ve damarlar genişler ve daha çok kan damarlara gelir ve ısı cilt yoluyla kaybedilir. Bu nedenle cildiniz kırmızılaşır. Ter bezleri de aşırı ter salgılar ve ter buharlaşarak vücut ısısı düşer. Bu arada TSH salgısı hipofizden az salgılanır ve sonuçta tiroid hormon salgısı azalır. Tiroid hormon azalması ile metabolizma yavaşlar ve fazla ısı salınımı olmaz. Vücut ısısı azalınca bu defa hipotalamus TSH salınımı artırarak tiroid bezinden T4 hormonu üretimini artırır ve bu da hücre metabolizmasını artırarak ısı üretir. Bu arada kaslarda titreşme ve kasılma oluşarak ısı üretir. Sempatik sistem aktive olarak damarlarda kasılma olur ve ısı kaybı azalır.