Hormon Dengesizliğinin Psikolojik Belirtileri
Hormonlardaki bozukluk  psikolojik durumda büyük değişiklik gösterir. Hormon bozukluğu olanlarda psikiyatrik hastalık çok görüldüğü gibi psikiyatrik hastalıklarda da hormon bozukluğu sıktır. Psikiyatrik hastalıklar temelde hormon bozukluğu hastalığıdır, dersek çok büyük yanlışlık yapmamış oluruz.  Son yıllarda salgın halde artan  Hashimoto hastalarında ve reaktif hipoglisemisi olan kişilerde çabuk öfkelenme, sabırsızlık, endişe, kaygı bozukluğu ve birçok psikolojik sıkıntı beyindeki nörotransmitter dediğimiz hormon yapısındaki moleküllerin değişimine bağlıdır. 

Beyin Nörotransmitterleri ve Psikoloji

Hormonların psikoloji üzerine etkileri vardır. Beyinde sinirler arası iletişimi sağlayan ve iyi olma hissini veren  başlıca hormon yapısındaki nörotransmitterler serotonin, dopamin, noradrenalindir. Bunlardaki azalma veya çoğalma psikolojik problemlerin oluşmasına   neden olur. Noradrenalin yükselirse gerginlik olur. Dopamin yükselirse şizofreni gelişir. Bunların dengede olması gerekir.  

Kronik stres beyinde CRF artışı ve bunun yoluyla bu üç nörotransmitteri (serotonin, dopamin ve noradrenalin)  etkileyerek depresyona neden olabilmektedir. 

Noradrenalin adrenal bezden salgılandığı gibi sinir uçlarından da salgılanır. Kızgınlık ve tehlike durumunda salgısı artar.

Dopamin öfori denen çakır keyif olma durumu, istek ve motivasyon sağlar.  Dopamin hormon bozukluğunda hafıza kaybı, problem çözmede zorluk başlar.

Serotonin enerjik olma hissi, uyku, sakinlik ve güven hissi verir. Çoğu ruhsal bozukluk serotonin dengesinin bozulmasından oluşur. Depresyondaki kişilerin çoğunda serotonin düşüklüğü vardır.  Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların çoğu da beyindeki serotonin düzeylerini artırmaya yöneliktir.

Beyindeki serotonin normalde TRH salınımı inhibe eder, azaltır. TRH ise hipofizden TSH salgılatır. Depresyonda serotonin azalınca TRH baskısı azalacağından TRH artar ve bu da TSH salınımını artır. O yüzden depresyondaki hastalarda TSH yüksek olma eğilimi yani hipotiroidi sık görülür. 

Prolaktin ve Depresyon

Depresyondaki hastaların ve stresteki kişilerin bir kısmında prolaktin yükselir. Depresyonda hipotalamusta artar TRH sadece TSH yi artırmakla kalmaz prolaktin salgısını da artırır. Prolaktin üreme, stres durumuna adaptasyon, sinir oluşumu ve sinir korunmasında rol alır. Prolaktin yüksekliği depresyona benzer davranışlar ortaya çıkarabilir. 

Gün Işığı ve İnsan Psikolojis
i

Serotonin gün ışığında beyinde artar ve kişi bedenen ve zihnen kendini enerjik hisseder. Karanlık yerlerde serotonin düzeyi azalır. O nedenle kış aylarında depresyon artar.  

Kadınlarda Östrojen, Progesteron ve Psikoloji 

Hormonlar ve psikolojik rahatsızlıklar arasındaki ilişki özellikle kadınlarda daha belirgin olmaktadır. Kadınlarda psikolojik değişiklikler özellikle ergenliğe girişte, doğum sonrası ve menopoz döneminde ortaya çıkar. Doğum sonrası ve menopoz sonrası ruhsal sıkıntıların artmasında kanda östrojen  hormonu azalmasının etkili olduğu, ergenlik döneminde ise östrojen hormonundaki artışın neden olduğu  düşünülmektedir. Adetlerin başlangıcında da kızlarda görülen ruhsal değişiklikler yine hormonlarda görülen değişikliklere bağlıdır. 

Hipotalamustan salgılanan CRH hormonundaki değişiklikler de psikolojik değişikliklerle birliktelik gösterir.

Östrojen hormonu bir kadınlık hormonudur ve  beyinde serotonini artırarak huzur, mutluluk, neşe ve sakinlik verir. Östrojen serotoninin yıkılmasını da azaltır. Östrojen düşünce neşelilik hali azalır.  

Progesteron da kadınlarda salgılanan bir hormondur ve beyinde GABA ile etkileşerek  sakinlik ve gevşeme verir. Beyindeki GABA artıkça kaygı ve endişe bozuklukları belirgin bir şekilde azalır. Beyine giden stres iletimi düşer. Progesteron azaldıkça GABA azalır ve huzursuzluk ve kaygılı olunur. 

Menopoza girmeden önceki perimenapozal dönemde oluşan düzensiz yumurtlamalar (ovulasyon) ile  östrojende görülen  normalden fazla yükseliş ve  progesterondaki düşme psikolojiyi etkiler.

Erkeklerde Testosteron ve Psikoloji  

Erkek çocuklar ergenliğe girişte testosteron yükselmeye başlayınca psikolojik değişiklikler olur. Erkeklerde testosteron eksikliğinde ise duygu durumunda bozukluk ortaya çıkar.  Hafıza, beyin çalışması ve psikoloji testosteron eksikliğinde bozulmaktadır. Erkeklerde yaş ilerleyince testosteron eksikliği oluşur ve depresyona girerler. Depresyonun kendisi de testosteronu azaltır. Testosteron alan erkeklerde depresyonda azalma olur. Testosteron eksikliği olanlarla antidepressif ilaçlar bazen faydalı olmazken testosteron faydalı olabilir. 

Testosteron fazlalığı ise şiddete neden olmaz.  

Seks hormonlarında (östrojen ve testosteron) görülen bu değişiklikler beyinde serotonin azalmasından  dolayı oluşmaktadır. 

Seks hormonları ayrıca kadın ve erkek tipi davranışların oluşmasında da önemli role sahiptir. 

Reaktif Hipoglisemi : Psikiyatik Hastalıkların Büyük Taklitçisi

Beynin en önemli gıdası şeker olup beyinde hipoglisemi sırasında nörotransmitter değişiklikleri oluşarak depresyon ve diğer psikolojik hastalıklara zemin hazırlar. Hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) olan kişilerde depresyonun fazla olması kan şekerinin psikolojik değişikler yaptığının bir kanıtıdır. Bu nedenle depresyondaki hastalarda hormon ölçümleri ve tokluk kan şekeri ölçümü yapılmalıdır.  Pskiyatrik hastalıkların çoğu belirtisi reaktif hipogisemili bazı kişilerde olabilir. 

Tiroid Hastalarında Görülen Psikolojik Değişimler: 

Depresyondaki hastaların % 45’inde ve anksiyetesi olanların % 30’unda tiroid hastalığı vardır. Bu tiroid hastalıkları otoimmün tiroid hastalığı, Hashimoto hastalığı şeklindedir. Çoğunda hafif veya şiddetli tiroid yetmezliği vardır.  Tedaviye dirençli depresyonlu hastaların %13’ünde tiroid yetmezliği saptanmıştır. Bu nedenle psikiyatrik hastalıklarda tiroid hormonları mutlaka ölçülmelidir. Psikolojik sıkıntısı olan tiroid hastalarında tedaviye T3 ilave etmek faydalı olabilir. Yapılan bir araştırmada depresyonlu hastalarda T4’ü T3’e çeviren Tip 1 deiyodinaz enzim aktivitesinin azaldığı saptanmıştır.

a) Hipertiroidi

Tiroid hormonlarının kanımızda yüksek olması (tiroid bezinin aşırı çalışması) durumunda ise şu  psikolojik sıkıntılar ortaya çıkar:  
Depresyon
Ajitasyon
Kaygı bozukluğu
Depresyon
Birden öfkelenme, bağırma veya asabiyet, öfke kontrolünde bozukluk
Kalabalık yerlerden hoşlanmama
Karamsarlık
Sabırsızlık
Aşırı hareketlilik, yerinde duramama
Ses karşı aşırı aşırı  duyarlık
Uyku problemleri
İştah bozukluğu 
Bazen psikoz
Halüsinasyonlar (hayal görme)
Panik atak

b) Hipotiroidi:

Tiroid bezinin az çalıştığı tiroid bezi yetmezliğinde ise şu psikolojik belirtiler bulunabilir:
Zihinsel ve fiziksel yavaşlık
Enerji düşüklüğü
İsteksizlik
Karar vermede güçlük
Düşünme ve konuşmada yavaşlama
Unutkanlık
Konsantre olamama
Depresyon ile birlikte ankisiete
Demans
Panik atak

c) Depresyon ve Tiroid

Depresyondaki kişilerin %10-15’inde tiroid bezi yetmezliği veya tiroid hormonlarında anormallikler vardır. Buna karşılık hipotiroidi dediğimiz tiroid bezi yetmezliği olan kişilerde depresyon sık  bulunur.  Tiroid bezi yetmezliği olan hastaların % 40 kadarında ve  özellikle kadınlarda depresyon  ve panik atak sık görülür.  Tedaviyle şikayetlerde azalma olmasına rağmen bazen dirençli bir depresyon yani sık nüks eden veya tekrarlayan depresyon görülebilir.  Bu hastalarda tiroid bezi yetmezliğinin iyi tedavi edilmesi gerekir.  Bu tedavi sırasında TSH’nın 1.0-1.5 IU/L arasında olması depresyonun düzelmesine daha iyi katkıda bulunur.  Hipotiroidi tedavisinde kullanılan tiroid hormon ilaçları beyindeki  mutluluk hormonu adı verilen serotonin seviyesini  artırarak depresyon belirtilerini azaltmaktadır

Psikolojik sorunlar ile özellikle kandaki T3 hormon düzeyleri arasında bir ilişki olduğu yapılan çeşitli çalışmalarda ortaya konmuştur. Kan T3 düzeyi azaldıkça depresyon oluşması riski ve nüksü artmaktadır.

Kandaki anti-TPO antikorlarının yüksekliği ile depresyon arasında da bir ilişki vardır. Bu nedenle depresyonu olan hastalarda ve özellikle sık tekrarlayan depresyonlu kişilerde TSH, T3, T4 hormonları ile anti-TPO ve anti-tiroglobulin antikorları mutlaka ölçülmelidir. Tiroid bezi yetmezliği varsa bu hastalar içinde levotiroksin bulunan tiroid hormon ilacıyla tedavi edilirler.      

Bazı bilim adamları depresyonlu kişilerde “beyinde hipotiroidizm” olduğunu, yani beyinde tiroid hormon azlığı olduğunu, ancak kanda tiroid hormonlarının normal olduğunu iddia etmişlerdir. Bu nedenle tiroid hormonları normal olduğu halde T3 hormon ilacını tedavide kullanan psikiyatri uzmanları vardır. 

Kadınların %15’inde doğum sonrası depresyon görülmektedir. Buna ‘’Doğum Sonrası Depresyonu’’ adı verilir. Doğum sonrası oluşan depresyon ile tiroid hormonları ve anti-TPO antikoru arasında  bir ilişki  olduğu çeşitli bilimsel çalışmalarda ortaya konmuştur. Gebeliğin ilk 3 ayında ölçülen anti-TPO antikor düzeyleri doğum sonrası depresyona girilip girilmeyeceği konusunda bilgi vermektedir. Anti-TPO antikoru yüksek olan kadınlarda doğum sonrası depresyon 3 kat daha fazla görülmektedir.

Depresyonun kendisinin de tiroid hastalıklarının gelişimine katkıda bulunabildiğini unutmamak gerekir. Stresli veya depresyondaki kişilerde Graves hastalığı denilen tiroid bezinin aşırı çalışması ile karakterize bir hastalık ortaya çıkabilmektedir. 

Oksitosin ve Saldırganlık

Oksitosin hormonu güven ve empati sağlar. Oksitosinin azalmasının anti sosyal davaranışları artırdığı ve patolojik saldırganlık yaptığı düşünülmektedir. Saldırganlık durumlarında kullanılmak üzere nasal yolla oksitosin verilmesi için araştırmalar devam etmektedir.

Kortizon Tedavisi Depresyona Eğilim Yaratır

Stres hormonu olan kortizol ün kanda yükseldiği kronik stres durumlarında depresyon sık görülür. İmmünolojik hastalıklarda, artritte kullanılan kortizon tedavisi bu yüzden hastaları zaman zaman depresyona sokabilir. Cushing hastalığı denen böbrek üstü bezi tümör hastalığında aşırı kortizol salınımı vardır ve bu hastaların %70’inde depresyon olabilir. Hipotalamus-hipofiz-adrenal aks bozukluğu nörolojik hastalıkları tetikleyebildiği gibi psikiyatrik hastalıkları da ortaya çıkarır.