Obezite Bir Hormon Hastalığıdır
Obezite vücuttaki hormon dengesizliğinden kaynaklanmaktadır. Hormonlar iştahı, yağ depolanmasını ve kan şeker düzeyini ayarlamaktadır. İştah ve  tokluk  uyaran birçok hormon olmasına rağmen kilo alımında esas etkili olan insülin ve kortizol hormonlarıdır. 

İnsülin Yağ depolayan  bir hormondur.  Yemek yenince kanda yükselen glukoz insülin hormonu tarafından  glikojen haline çevrilip karaciğerde depo edilir.Ancak karaciğerde glikojen depolanma yeri azdır. Karaciğerde glikojen deposu dolunca  fazla alınan karboınhidratlar bu defa yağ olarak yağ dokusunda depo edilir. Yemekten birkaç saat sonra kanda şeker ve insülin seviyesi düşmeye başlar. Kanda şeker düşünce  karaciğer bu defa depolanmış glikojeni  yıkarak glukoza çevirir ve dolaşıma salınır. Bu olay özellikle geceleri devamlı olur. Tabi gece yemek yerseniz bu olay oluşmaz.

Karaciğerdeki glukojen  deposu sınırlı miktardadır. Kısa sürteli açlıkta  vücudumuzda  bunu karşılayacak glikojen deposu vardır. Ancak  uzun süren açlıkta vücutta glikojen deposu kalmayacağından vücut enerji ihtiyacı için yağ  dokularını yıkarak bunlardan glukoz yapar. Buna glukoneogenez denir.  

Bu olay hergün bir denge içinde devam eder gider. Yedikce insülin artar ve biz enerjiyi glukojen ve yağ olarak depolarız. Aç kalınca insülin düşer ve  glikojen ve yağ yıkılır. Beslenme ve açlık süresi dengede olursa bu sistem denge halinde devam eder. 12 saat yemen dönemi ve 12 saat açlık bu dengeyi sağlar. 

Bu durum glukojen depoları boşalmadan yağ depolarının yakılamyacağını gösterir. Yağ yıkımının başlaması için önce karaciğerdeki glukojen depolarının yok olması gerekir. Bu nedenle açlık süresi önem taşımaktadır. 

İnsülin arttıkça enerji yağ ve glukojen halinde depolanır. Bu yağ depolanması karaciğer, pankreas ve yağ dokusunda olur. 

Hipotalamus vücut ağırlığını ayarlayan merkezdir. İnsülin hipotalamus ve beyini etkileyerek kilo dengesi için uyarılarda bulunur. İnsülin arttıkça obezite başlar ve artar. İnsülin tedavisi gören diyabet hastalarında da bunu görürüz. İnsülin tedavisi kilo alımını tetikler. İnsülin salgılayan insulinoma tümörlü hastaların da % 70’si kiloludur. İnsülin yüksekliği hipotalamusta vücut ağırlığı kontrol merkezini etkileyerek kilo alımı yönünde etki yapmaktadır.

Hormonlar bize aç veya tok olduğumuzu hatırlatmaktadır. Ghrelin artınca açlık, Peptid YY ve kolesistokinin hormonları  artınca tokluk  hissi duyarız. Adrenalin artması  enerji harcanmasını artırken, tiroid hormonları  azalması  enerji harcanmasını durdurur. 

Leptin ve insülin hormonları birbirine zıt etki ederler. Leptin iştahı azaltan ve doygunluk hissi veren  bir hormondur.  Yüksek insülin seviyeleri leptin hormonunu  bloke eder. Ancak obezite durumunda leptin de etki edemez ve direnç gelişir. Yani obezite de hem insülin hem leptin seviyeleri yüksektir. Hem insülin direnci hem leptin direnci vardır. 

İnsülin gibi kilo aldıran diğer ilaç kortizondur. Kortizon kullanan hastalarda kilo alımı oluşur. Uzun süre kortizolü yüksek olan kişilerde   önce kan şekeri yükselir ve buna cevap olarak kanda insülin artar. Kısa süreli streste aslında kortizol, insülin hormonun tersine etki eder. Ancak kronik uzun süreli streste bu iş değişir ve insülin gibi kortizol de vücutta karında yağ artırımı yapar. Uzun süreli kortizol artımı kan şekerini devamlı yüksek tutar.  Cushing hastalığında  (böbreküstü bezinden aşırı kortizol salgılanması durumu) obezite, Addison hastalığında (böbreküstü bezi yetmezliğine bağlı kanda kortizol düşüklüğü durumu)  zayıflık görülür.   Kronik stres kortizol artımı ve sonuçta insülin direnci geliştirerek obeziteye neden olur.

Kronik stres yapan nedenler günlük hayattaki stresler olabildiği gibi uykusuzluk da önemli bir strestir ve kortizol seviyesini artırır. Uykusuz kişilerde  hormonların ritmi bozulur. Ghrelin artar, leptin hormonu düşer, kortizol ve insülin yükselir. 

×