Klasik olarak tıp kitaplarından ve klinik pratikten bildiğimiz düşük şeker ve düşük tansiyon durumu daha çok yoğun bakım hastalarında, adrenal yetmezlikte, hipofiz yetmezliğinde , alerjik reaksiyonlarda, nöropatide şokta, enfeksiyonlarda ve bazı ilaçların yan etkisi olarak görülür.
Ancak benim burada bahsettiğim durum bu tür hastalıklar olmadan ortaya çıkan bir durumdur.
Bu durum günlük hekimlik pratiğinde çok sık gördüğüm bir durumdur. Düşük şekerli hastaların çoğunda tansiyon düşüklüğü vardır. Hem tansiyonları düşüktür hem tokluk şekerleri düşüktür yani reaktif hipoglisemi vardır.
Bu hastaların çoğunda stres, alerjik olaylar, sirkadiyen ritm bozukluğu, uykusuzluk, sık uyanma, acıkma atakları, aşırı yorgunluk, isteksizlik ve konsantre olamama vardır.
Bu durumun temelinde hipotalamus-hipofiz-adrenal aks bozukluğu olduğu aşikardır. Çünkü hem kan şekerini hem tansiyonu ayarlayan hormon glukokortikoidlerdir. Bunların fonksiyon görmemesi tansiyonu ve şekeri birlikte düşürür.
Adrenal medulladan kateşolamin (epinefrin ve norepinefrin) ve adrenal korteksten kortizol ve aldosteron salınımında bozulma olduğu aşikardır. Adrenal yetmezlik olmadan bu durumun oluşması şeker düşmesi gibi bir strese adrenal bezin iyi cevap vermediğini gösterir.
Bu kişilerde alerjik olayların sık görülmesi yine bu aks bozukluğundan ve bağırsak mikrobiyata bozukluğuna buna eşlik etmesindendir.
Tansiyonun düşük olması ise doku beslenmesini bozacağından ayrı bir risk oluşturur.